Fuat Sezgin

Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi üzerine çok değerli ve kapsamlı çalışmaları olan bir akademisyen. Fuat Sezgin akademik hayatının yaklaşık son 60 yılını Almanya’da ve 1982’de kendi kurduğu, Frankfurt Johann Wolfgang Goethe Üniversitesine bağlı Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsünde(INSTITUT für GESCHICHTE der ARABISCH-ISLAMISCHEN WISSENSCHAFTEN) geçiriyor. Fuat Sezgin’in yaklaşık 60 yıllık bir süreçte yazdığı 17 ciltlik Arap-İslam Bilimleri Tarihi(Geschichte des Arabischen Schrifttums, GAS, bundan sonra GAS diye bahsedeceğim), konusundaki en kapsamlı eser olarak, dünyaca ünlü bir başyapıt olarak görülüyor. Ayrıca bu enstitütünün de 1400 cilt kitap(bazı kitaplar tıpkı basım sanırım) neşrettiğini Fuat Sezgin’in kendisi söylüyor. Fuat Sezgin’in detaylı biyografisine İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı veya Wikipedia üzerinden erişebilirsiniz.

Bilim Tarihi Sohbetleri kitabı Sefer Turan ile Fuat Sezgin’in yaptığı bir söyleşi kitabı. Ben bu kitapda Fuat Sezgin’in hem kişisel özelliklerine hem de Arap-İslam Bilim Tarihi ile ilgili bazı konulardaki görüşlerine yer veriliyor, ben daha çok kişiliğine dair etkileyici bazı noktaları yazmak istiyorum.

Fuat Sezgin, 1943 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi olan Hellmut Ritter‘in bir seminerini dinledikten sonra bu alim şahıs’dan çok etkileniyor ve Arap Dili ve Edebiyatı alanında onun talebesi olmaya karar veriyor. Hellmut Ritter’in Fuat Sezgin’in üzerinde onun tüm hayatına yayılan etkileri var.

İkinci hafta seminerine gittiğimde üç dakika gecikmiştim. Cebinden altın saatini çıkardı ve bana göstererek “Üç dakika geciktiniz, bu bir daha tekerrür etmemelidir!” dedi. Ben ona sadece “Tamam!” demekle kalmadım, hakikaten o günden itibaren bütün hayatımda randevularıma gecikmeme prensibine azami dikkat ettim.

Fuat Sezgin bu olaydan sonra hayatında sadece üç randevusuna gec kaldığını ve bundan ıstırap duyduğunu söylüyor.

İkinci dünya savaşı sırasında Almanlar, Bulgaristan’a girince üniversiteler altı ay boyunca tatil ediliyor. Hellmut Ritter, Arapçasından memnun olmadığı Fuat Sezgin’e bu süreyi iyi değerlendirip Arapça’yı öğrenmesini istiyor. Fuat Sezgin, altı ay boyunca günde 17 saat, 30 ciltlik Taberi Tefsirini okuyor, bu dönem sonunda ilk başta hemen hemen hiç anlamadığı bu kitabı altı ayın sonunda gazete gibi okuyabildiğini söylüyor. Ve bu tempoyla çoğu kişi aynı şeyi yapabilir diyor.

Fuat Sezgin, Hellmut Ritter’in onun Arapçasının ilerlediğini gördüğünde veya el yazmaları ile ilgili kendisi Hellmut Ritter’den daha iyi tarih tahminleri yaptığında, Hellmut Ritter’in bunlara çok sevindiğini söylüyor. Bu 17 saat çalışma temposu da neredeyse Fuat Sezgin’in tüm hayatına yine Hellmut Ritter’in ona bir tavsiyesi ile yansıyor. Hellmut Ritter, Fuat Sezgin’e günde kaç saat çalıştığı soruyor, Fuat Sezgin de 13-14 saat çalıştığını söylüyor, Hellmut Ritter, “Bu tempoyla bilgin olamazsınız. Eğer bilgin olmak istiyorsanız buna birkaç saat daha eklemeniz gerekir. Benim hocam Brockelmann günde 24 saat çalışıyordu. Gün daha uzun olsaydı daha çok çalışırdı.” diyor. Söyleşi yapıldığında 82 yaşında olan Fuat Sezgin, eski temposunun 17 saat olduğunu ancak artık biraz yaşlandığı için bu tempoyu üç beş saat azalttığını söylüyor.

Fuat Sezgin’in çok disiplinli bir zaman kullanma ahlakı var. “Boş şeylerle uğraşmama” konusunda sürekli uyarıları var. Kendisinin çalışma yılının 365 gün, haftasının yedi gün olduğu cumartesi ve pazar günleri bile 07.30’da enstitüde olduğunu, öğle yemeğine ayırdığı zamanın on dakika olduğu söylüyor. Bu zor işleri nasıl başardığına dair sorulan sorulara verdiği cevaplar da; dünya nimetlerinden feraget edebilmek, tatlı sabır, Allah korkusu, aklınızla bedeninizle masa başında oturmak ve okumak.

Fuat Sezgin, GAS kitaplarını yazabilmek için, 60’a yakın ülkede, kütüphanelerdeki 400 bin el yazmasının elinden geçtiğini söylüyor. Bu el yazmalarını okuyabilmek için de bir çok dil öğrenmek zorunda kaldığını. Burada Fuat Sezgin bir sayı vermiyor ancak 27 dil bildiğine dair bir söylenti var, kendisi bunu teyit etmiyor, sadece çok fazla dil öğrenmek zorunda kaldığını ancak bunlardan bazılarını bir filolog gibi derinlemesine değil, kendi işini görecek kadar öğrendiğini söylüyor. Bir filolog olan hocası Hellmut Ritter’in 32 dil bildiğini de ekliyor.

Dil öğrenme konusunda Türkiye’deki durum ile ilgili tespiti de şöyle;

Bugün belki bilimler tarihçisi olabildiysem, babamın Sarf-ı Türki’yi(gramer) öğretmiş olmasının çok büyük etkisi vardır. Eğer o Alman Ritter’in ilk derslerini anlayabildiysem belki bende biraz gramer düşüncesinin gelişmiş olmasının payı vardır. Türklerin gramer bilgileri yok, o yüzden dili öğrenemiyorlar, bazen iyi konuşuyorlar fakat yazamıyorlar. Bu bizim milletimizin önemli problemlerinden biridir.

Fuat Sezgin’in Türkiyeye ve buradaki insanlara karşı çok özel bir sevgisi var, bunu zaten buradaki İslam Bilim Tarihi müzesinin açılması için sarfettiği çabaları görünce anlıyorsunuz. Bununla beraber bir çok eleştirisi de var; tembellik, okumama, öğrenmeme gibi konularda. Bu söyleşi kitabında kendisine tesir eden veya dostu olan bir çok bilim insanından bahsediyor ancak bir tane Türk yok bunların içinde. Bu da bu konularda ne kadar gerilerde olduğumuzun bir göstergesi sanırım, kitapda Fuat Sezgin’in şöyle bir ifadesi de geçiyor, “Almanya’da Müslümanların bilimler tarihindeki yerine bilen insanlar Türkiye’de bilenlerden sayıca fazla.”.

Fuat Sezgin’in başka dikkatimi çeken bir bakış açısı batılı oryantalistler ile ilgili. Sürekli olarak onlara olan minnettarlığını dile getiriyor, bir çoğundan dostum diye bahsediyor. Ancak yanlış gördüğü yerleri de nazik bir şekilde dile getirmekten geri durmuyor. İsmini andığı bir çok oryantalist veya farklı disiplinlerden insanlar var, bazıları; Hellmut Ritter, Carl Brockelmann, Eilhard Wiedemann, Sigrid Hunke, Matthias Schramm, Franz Rosenthal, J.G. Herder, J.W. Goethe, Alexaner von Humboldt, Jean-Jackues Sedillot, Louis-Amelie Sedillot, Joseph Reinaud, Ernest Renan, Franz Woepcke, Carl Schoy, Julius Ruska, Paul Kraus.

Şunu belirtmeliyim: Brockelmann’a bir çok yönden şükran duyuyorum. Fakat bu adamcağız İslam dünyasını sevmiyordu. Kitabında maalesef hiçbir müspet hüküm yoktur.

Fuat Sezgin’in GAS kitapları, Carl Brockelmann‘ın 50 senelik bir zaman diliminde yazdığı bibliyografik bir kaynak olan Arap Edebiyatı Tarihi kitabının noksanlarını giderme hedefiyle başlayıp sonra tüm Arap-İslam bilim tarihinin yeniden yazılmasına doğru evrilmiş. Bu hedefini hocası Hellmut Ritter ile ilk paylaştığında hocasının tepkisi, “Bu çok zor! Bunu kimse yapamaz!” şeklinde.

Fuat Sezgin GAS kitabının ilk cildinin üzerinde çalışırken, UNESCO’nun desteklediği başka bir girişim de Carl Brockelmann’ın kitabının yeniden yazılmasının yollarını araştıran bir komisyon kurmuş. Komisyon ve Fuat Sezgin arasında bu kitabın yazılmasına dair müzakereler oluyor. Bazı komisyon üyeleri Fuat Sezgin’i desteklerken, bazı üyeler “Bu bir komisyon işidir, bir fert tarafından yapılamaz.” diyorlar. Başka komisyon toplantılarında da, “Biz bunu bir Türk’ün, bir Müslüman’ın yapabileceğine inanmıyoruz.” gibi söylemler olduğunu Fuat Sezgin söylüyor, hatta bir komisyon toplantısında söylenenleri kendisine Bernard Lewis’in aktardığını söylüyor. Kitabının ilk cildi çıktıktan sonra da bu tartışmaların kapandığını söylüyor.

Fuat Sezgin’in yukarıdaki olayı anlatma sebebi;

Tam da burada Türk gençlerine faydalı olacak, onlara daha çok cesaret verecek, güçlükler karşısında mukavemet kazandıracak bir şey daha anlatayım bu kitapla ilgili.

Comments

comments powered by Disqus